Özgür Özel’den ‘anket’ çıkışı: ‘Erdoğan’a ‘Bu süreç muhalefete yarıyor’ dediler’ – Son Dakika Türkiye Haberleri

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün 39’uncu Olağan Kastamonu İl Kongresi’ne katılmak üzere Kastamonu’ya gitti.
Özel ilk olarak 31 Mart yerel seçimlerinde uzun bir aradan sonra CHP’ye geçen Kastamonu Belediyesi’ni ziyaret etti. Seçimlerden sonra Kastamonu’ya ilk kez giden Özel, Kastamonu Belediye Başkanı Hasan Baltacı ile görüştü.
Ardından kongrenin yapıldığı Atatürk Spor Salonu’na geçen Özel’e genel başkan yardımcıları, PM üyeleri, milletvekilleri ve çevre illerin il başkanlarından oluşan geniş bir heyet eşlik etti.
“ŞU ANA KADAR 73 KONGREYİ TAMAMLADIK”
Özel kongrede yaptığı konuşmada şunları kaydetti:
“Kastamonu’nun bende yeri ayrıdır ama Manisa’nın da yeri ayrıdır. Bu hafta partimize yapılan saldırılar nedeniyle seçim ve hukuk işlerinden sorumlu genel başkan yardımcımız ve güçlü ekibiyle hızlı bir kongre süreci yürütüyoruz. Şu ana kadar 73 kongreyi tamamladık. Bu sene sadece 3 kongreye gidebildim: Biri memleketim Manisa, biri İstanbul’daki büyük saldırıların ardından yapılan kongre, üçüncüsü ise Anadolu’yu temsil eden bu güzel kent: Kastamonu. Buradan bakınca Ekrem Başkanımızı, 16 belediye başkanımızı, arkadaşlarımızı görüyorum. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanımız Ferdi Zeyrek’i de burada görmekten mutluyum. Hepinize gösterdiğiniz vefadan dolayı teşekkür ediyorum.
“BİZİM 47 YIL GÖSTERDİĞİMİZ SABRI GÖSTEREMEDİLER”
Değerli Kastamonulular, biliyorsunuz; biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak 47 yıldır birinci parti olamamıştık. İktidar yüzü görememiştik. Sabrettik. Kusuru Kastamonu’da da, Türkiye’deki insanlarda da aramadık. Dedik ki, hata bizdedir; daha çok çalışmalıyız. Ve 47 yıl sabrettik. En sonunda, doğru adaylarla, gençlerle, kadınlarla, bilimsel yöntemlerle aday belirleyerek, kadın-erkek eşitliğini gözeterek seçimlere girdik. 47 yıl sonra seçimlerden birinci parti olarak çıkmayı başardık. Bizim 47 yıl gösterdiğimiz sabrı, Adalet ve Kalkınma Partisi 47 ay bile gösteremedi. 47 gün dahi sabredemediler. Biz birinci parti olduktan sonra, tüm partilerin bayramını kutladık. ‘Madem ki birinci partiyiz, bize düşer,’ dedik. Bunca yıl şehit cenazelerinde elimizi sıkmayanları, Anıtkabir’de yüzümüze bakmayanları, seçmenlerine saygımızdan dolayı aradık, kutladık.
“MİLLET BİZDEN İSTİYOR”
Genel merkezlerine gittik, bütün siyasi parti liderlerini ziyaret ettik. Dedik ki: ‘Biz toplumun yüzde 65’ine belediyecilik hizmeti vereceğiz. Siz genel iktidardasınız. Emeklinin durumu kötü, asgari ücretlinin durumu kötü, çiftçinin durumu kötü. Onların durumu kötü olunca esnafın da durumu kötü. Gelin el ele verelim. Biz işimizi yapalım, siz de bu insanlar için maaşları artırın, şartları iyileştirin. Millet bizden kavga değil, hizmet bekliyor.’ Millet bizden Türkiye Cumhuriyeti’ni birlikte iyi günlere taşımamızı istiyor. Bu çağrı, Kastamonu’da da, Anadolu’da da karşılık buldu. Herkes dedi ki: ‘İşte istediğimiz yönetim anlayışı bu.’
“KİMSENİN ELİNİ HAVADA BIRAKMAYIZ”
Bir yıl boyunca kimseyle kavga etmedik. Kimseye kötü söz söylemedik. Sayın Erdoğan bana dava açmadı, çünkü dava açacağı bir söz söylemedim. Biz de kimseye dava açmadık. Bu süreçte anketler yapıldı. Yüzde 52 ile seçilen Kastamonu Belediye Başkanı’nın memnuniyet oranı yüzde 64 çıktı. Türkiye genelinde belediye başkanlarımızın memnuniyet ortalaması yüzde 59’a ulaştı. Bütün anketlerde CHP birinci parti çıktı.O dakikadan itibaren bana sordular: ‘Hiç gidilmez yerlere gidiyorsun, el sıkıyorsun, hatır soruyorsun.’ Dedim ki: ‘Normali bu. Biz Manisa’da da böyle yapıyoruz.’ Manisa’nın Hacıaliler Köyü’nde CHP’nin üyesiyle AK Parti’nin üyesi düşman değil. CHP’liyle MHP’li düğünlerde, cenazelerde bir araya geliyor. Biz düşman değiliz. O yüzden: Güç bizdeyse, iktidar bizdeyse, kimseyi itmeyiz, kimsenin elini havada bırakmayız. Kutuplaştırmayız, vatandaşları kucaklaştırırız. Şeytanlaştırmayız, kardeşleştiririz. Biz bu ülkenin tüm insanlarını seviyoruz. Hepsine birden hizmet edeceğiz.
“CUMHURİYET HALK PARTİLİLERİN NASIRINA BASMAYA BAŞLADILAR”
Eğri oturup doğru konuşalım; bu anketlerde Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti olunca, Cumhuriyet Halk Partisi kazanır olunca, Sayın Erdoğan’a dediler ki: ‘Bu süreç muhalefete yarıyor, onlara yarıyor, bunu bitir. Hatta bitirme, onun da maliyeti var, onlara bitirt.’ İşte o yüzden Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Cumhuriyet Halk Partililerin nasırına basmaya başladılar.
“SIRF BİZİ ÇILDIRTMAK İÇİN DÖRT TEĞMENİ ORDUDAN İHRAÇ EDİYORLAR”
Hiçbir şey yok ortada, hiçbir şey. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ülkede, kurduğu orduda, 100. yılında tarihte ilk kez kara, deniz, havada okul birincileri olan kadın teğmenler tören yapıyor. Geliyorlar, sıraya geçiyorlar, selam veriyorlar. Erdoğan selamı alıyor, ödülünü veriyor, kalem hediye ediyor, saat hediye ediyor, sohbet ediyor. Sonra yerlerini alıyorlar. Tören bitiyor. Aralarında ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diye bağırıyorlar. Sekiz gün geçiyor… İşte sana fırsat. O teğmenlere soruşturma açıyorlar. Kendisine selam çakan, ‘Cumhurbaşkanım’ diyen, saygıda kusur etmeyen, Atatürk’ün ordusunda, Cumhuriyet’in 100. yılında üç kadın teğmen var. O kadın teğmenlerden birini ve dört arkadaşını, ilk başta tüm sınıfı hedef alıp, gelen tepkilerden sonra sırf bizi çıldırtmak için dört teğmeni ordudan ihraç ediyorlar.
“AMAÇ NE? SİLKELEYEREK HİZMETİ DURDURMAK”
Öbür tarafta, Tuzla’da Atatürk’e söveni değil, ona ‘Dur’ diyeni ordudan ihraç ediyorlar. Bakıyorlar, yetmiyor. Bakanlarına dönüp, ‘Bu CHP’li belediyeleri silkeleyin biraz,’ diyor. ‘Tamam,’ diyen Sosyal Güvenlik Bakanı… Dört dönem AK Parti yönetmiş, bir lira SGK primi ödememiş belediyelerin sosyal güvenlik borçlarını, faiziyle birlikte bir seferde bizden istiyor. Maliye Bakanı orada. ‘Tamam,’ diyor. Üç dönemdir bir kuruş vergi ödememiş, vergi dairesine borcunu ödememiş AK Partili ve MHP’li belediyelerin borçlarını da hepsini bir seferde faiziyle bizim paramızdan kesiyorlar. Amaç ne? Silkeleyerek hizmeti durdurmak.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında TOKİ, Cumhuriyet Yurtlarını bir yıl içinde tamamlayacak. Her mahallede devletin kreşleri yapılacak. Yoksul öğrenciler için yurt, yoksul küçük çocuklar için kreş ücretsiz bir kamu hizmeti olarak sağlanacak. Gençler kimsenin kapısında köle, kimsenin ideolojisine malzeme olmayacak. Herkes partisini, inancını, yaşam biçimini özgürce seçecek. Cumhuriyet, özgürlüklerin teminatı olacak.
“ERDOĞAN PARTİSİNDE YENİ BİR KOL KURDU”
Şimdi, bu noktalarda bizimle yarışmaya takati olmayan, ben Sayın Erdoğan’ın yaşına laf etmem, sağlığına laf etmem. Çünkü ayıplı buluyorum. Ben Sayın Erdoğan’ın sağlığına, yaşına hiçbir laf etmiyorum. Ama kendisi benim yaşımdayken, onun yaşında olanlara ettiği kabalıkları unutmayalım. Gördüğümüz kötülükleri rakibimize yapmayalım. Cesareti varsa karşımıza çıksın; defterini, notunu milletimiz versin diyorum. Bizimle mücadele etmeye takati olmayan, benim kadın kollarına güvendiğim gibi kadın kollarına, gençlik kollarına güvenemeyen Erdoğan, partisinde yeni bir kol kurdu: ‘AK Parti yargı kolları’. Yargı kollarının başkanlığına, fevkalade siyasi bir kişilik olan Akın Gürlek’i, bakan yardımcılığından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına görevlendirdi. O gün bugündür, yapmadıkları zulüm, etmedikleri haksızlık kalmadı.
İşte şimdi o yargı kolları başkanı nihayet eylül ayının başında dediği iddianameyi, 10 ay sonra, Ekim ayının sonunda çıktı. Dünkü iddianameyi gördük ki; 570 sayfa iddianame tam da beklediğimiz gibi tel tel dökülüyor. İçinde kanıt yok, sadece ‘şuna imza atarsan çıkarırım’ denilerek itirafçı adı altında iftiracı yapılmış kişilerin ifadeleri var. Kanıt yok, ispat yok. Rüşvet diyor; veren yok, alan yok. Sadece gizli tanık adı altında X, Y, Z, Q9 gibi numaralar verilmiş kişilerin iftiraları var.
“İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR İDDİANAMESİNİ DE SABIRSIZLIKLA BEKLİYORUZ”
Diğer taraftan İstanbul Büyükşehir iddianamesini de sabırsızlıkla bekliyoruz. Artık sabrımız tükendi. Arkadaşlarımız içeride. Ben diyorum ki; biz kendimize güvendiğimiz için hatırlayın, ilk günlerde ‘560 milyarlık yolsuzluk var’ dediler. İBB’nin ilk günden bugüne bütün bütçesinin yüzde 61-65’i maaşlara gidiyor. Asfalt döküyor, elektrik harcıyor, metro yapıyor, süt dağıtıyor, öğrenci desteği sağlıyor, çöpleri topluyor. Toplamda 6 yıldır 470 milyon çıktı. Yalanın büyüklüğüne bakın. Dediler ki: ‘Ekrem İmamoğlu’nun arabaları’ çıktı ki meğer MHP’li milletvekilinin arabalarıymış. Hangi yalanı attılarsa çürüdü. Diyoruz ki: Biz o iddianameyi bekliyoruz; yargılanmak için değil, yargılamak için bekliyoruz.
AKP SÖZCÜSÜ ÇELİK’E TEPKİ: BU NASIL TÜKENMİŞLİK?
Ben bu lafı söyleyince, bugün grup toplantısında AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, o kadar atik bir arkadaş ki hemen cevap vermiş. Ey Ömer Çelik! Ben bunu bugün demiyorum, ben bunu 3 aydır söylüyorum. Diyoruz ki: O iddianameyi yargılanmak için değil, bu iftiraları yargılamak için bekliyoruz. Bu iftiracıları yargılamak, bu iftiralardan hesap sormak için bekliyoruz. Çıkmış bana diyor ki: ‘Özgür Özel bizi yargılayacakmış, Yassıada zihniyetliymiş.’ Bu nasıl bir tükenmişlik, Ömer Çelik? Kala kala hiçbir zaman olumlamadığımız 1960 darbesine mi kaldın? Kala kala rahmetli Başbakan’ın idamına mı kaldın? 12 Mart döneminde ‘Bu darbe bana karşı yapılmıştır.’ diyerek demokrasinin yanında duran Karaoğlan’ı ben hatırlarım da, sen acaba 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren’in karşısına geçip bir düğme yetmemiş, ikinci düğme yetmemiş, olmayan üçüncü düğmeyi iliklemeye çalışan Recep Tayyip Erdoğan’ın o iki büklüm halini, Kenan Paşa’ya ‘Paşam ah, sizin zamanınızda ben olacaktım!’ diye yağ çekişini mi hatırlarsın acaba?
“HAKİM YAPTIKLARINIZ SİZE KARŞI DARBEYE KALKIŞTI”
Ey Ömer Çelik! 15 Temmuz akşamı Meclis kapalıydı. ‘Ne istediyse verdik.’ dedikleriniz; altına F-16 verdikleriniz, tank verdikleriniz, cübbesini giydirip hakim yaptıklarınız, apoletlerini doldurduklarınız size karşı darbeye kalkıştı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, o Meclisi kurmuş parti olarak, bu Meclise sandığı, seçimi getirmiş parti olarak darbenin karşısında durduk, demokrasinin arkasında durduk. Kapalı Meclisi açtırdık, ışıklarını yaktırdık. Sizin semirttiğiniz o darbecilere karşı gazlı Meclis’i savunduk. Şimdi çıkmış bana darbeyle, rakiplerini mahkeme etmekle, cezalandırmakla laf ediyor. Buradan açıkça söylüyoruz: Biz ne demokrasi dışı bir yerlerden medet umarız, ne de Amerika’ya gider Trump’tan medet umarız. Sadece ve sadece milletimize güveniriz.
“NADİR ELEMENTLERİ TRUMP’A ÇUVAL ÇUVAL VERECEK”
Gitmiş Amerika’ya, oturmuş Trump’ın dizinin dibine. Önceden söylediğim gibi boeingleri almış, pahalı kasayı almış. Amerikan mallarına vergiyi indirmiş, Çin mallarına vergiyi yükseltmiş. En son Eskişehir’deki nadir elementleri dönmüş, pazarlık konusu yapmış. Nadir elementleri Trump’a çuval çuval, kamyon kamyon verecek. Onlar arındıracak, içinden nadir elementleri çıkaracak, yüksek teknolojide kullanacak. 1 liraya aldığı toprağı, 1000 liraya cep telefonu diye satacak. Ve bunun sözünü vererek Türkiye’nin geleceğini, kendi siyasi geleceğiyle Trump’a takas edecek. İşte biz buna izin vermemek için bugün Meclis’te bir kağıt imzaladık. Diyoruz ki: Türkiye, nadir toprak elementlerini sadece ve sadece kendi çıkarmalı, kendi işlemelidir. Bunların yabancı ülkelere ihracı yasaklanmalıdır. Hodri meydan Erdoğan, hodri meydan!
“ERDOĞAN’IN GEÇMİŞTEKİ KONFORLU SİYASETİ GERİDE KALDI”
Sayın Erdoğan’ın geçmişteki konforlu siyaseti, yani ‘Ben konuşacağım, sen dinleyeceksin; ben bağıracağım, sen susacaksın’ dönemi artık gerilerde kaldı. Hak etmediğimizi söyleyenler, hak ettiklerini duyuyorlar ve duymaya devam edecekler. Değerli yol arkadaşlarım, Cumhuriyet yürüyüşünün, Milli Mücadelenin kahramanlarının torunları! Kaybetmeden bir şey kazanılmaz. Güneşin doğmasını beklerken karanlığa sabretmek gerekir. Filizlenmek için tohum önce toprağın altına girer ve orada sabreder. Baharı görmek için kışı geçirmek gerekir. Her kazanmanın bir bedeli vardır. Ben memleketim Manisa’da arkadaşlarıma söyledim, İstanbul’da Türkiye siyaset tarihinin en büyük zulmünü gören arkadaşlarıma da söyledim: Bizler ailelerimizden, sevdiklerimizden uzak kalarak, kimimiz sağlığımızla, kimimiz özgürlüğümüzle bedel ödeyerek bugünlere geldik. Bundan sonrası için hiç şüpheniz olmasın.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin değerli delegeleri, yöneticileri, üyeleri; Kastamonu’nun bütün demokratları, sosyal demokratları, muhafazakar demokratları, milliyetçi demokratları, Kürt demokratları, sosyalist demokratları, liberal demokratları… Yeter ki sandığı isteyin! Yeter ki Atatürk’ün armağanı olan Cumhuriyeti, onun getirdiği çok partili sistemi benimseyin. Biz bu yola hep beraber, omuz omuza, el ele, kol kola varacağız. Sakın ha sakın; böyle bir şey vaat etmiyorum size, hiçbirinize. Hemen önümüzde güzel günler vaat etmiyorum. Kolay bir yol yürüyüşü, dikensiz gül bahçeleri vaat etmiyorum. Ben size, 100 yıl önce olduğu gibi, şartlar ne kadar zor olursa olsun; rakip ne kadar zalim olursa olsun; karşımızdaki işbirliği ne kadar güçlü, ne kadar gözü dönmüş, ne kadar dışarıya bağlı olursa olsun; cesaretle mücadele vadediyorum. Dikeni üstüne basa basa yürüyeceğimiz bir yol. Ama teslim olmamayı, ezilmemeyi; ezilseniz de teslim olmamayı, yenilmemeyi vadediyorum.”